Duyduğumda tüylerim diken diken olmuştu.
Hadiseyi anlatan gazeteci ağabeyim Ahmet Taşgetiren’in yüzündeki tiksintiyi, gözlerindeki nefreti unutmadım.

image
Yazmadım. Yazamadım.
Birileri durumdan vazife çıkarır diye, millet galeyana gelir diye korktum. O mesuliyetin altına girmek istemedim. Çünkü muhtemel müdahaleler ciddi çatışmalara sebep verebilirdi.

Altı aylık bebeğiyle Adalar’a gezmeye giden ama dönüşte Kabataş’ta başına gelmedik kalmayan o genç hanım, aslında eylemcilerin hiç de masum olmadığını ortaya koydu.
O darp edilen, saldırıya uğrayan, bebeği hırpalanan genç anne, vicdanlarımızın nasıl yaralandığını gösterdi.

Sadece tesettürlü olduğu için türlü hakarete uğrayan, saldırıya maruz kalan o gencecik anne, aslında nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu da hatırlattı.

Geçen Cumartesi günü olmuş her şey. Hadiseyi dün Başbakan Meclis Grup Toplantısında kısmen de olsa anlattı. Bugün de Y.Şafak’tan Abdülkadir Selvi yazınca benim de bildiklerimi yazmam farz oldu.

Vapurdan inip eşiyle buluşmaya hazırlanan o genç anne, birden göstericilerin arasında kalır… Bebek arabasındaki 6 aylık bebeğiyle…
Vandallar, o tesettürlü hanımı görünce önce sözlü sataşmaya ve hakarete başlarlar. Daha sonra da bu hakaretler elle tacize varır.
Sonra içlerinden bir kadın gösterici, genç anneye saldırınca iş çığırından çıkar. Önce başörtüsü alınır başından sonra yere indirilir genç kadın. Bu arada bebek arabası kırılır ve zavallı masum bebek de elden ele hırpalanarak dolaştırılır.

Bu arada göstericilerin arasındaki bir haysiyetsiz, yerde yatan ve tekmelere de maruz kalan kadının üstüne küçük abdestini yapar.

Bütün bu olanlar sırasında bir vatandaş kadını kurtarmaya çalışır ama o da dayak yer.

Genç anne şimdi evinden çıkamıyor.
Genç anne vücudundaki yaraların ve ruhunda meydana gelen tahribatın acısıyla evinde yatıyor.
Genç annenin elinde doktor raporu var, neye maruz kaldığını anlatan.
Genç annenin başına gelenler yargıya intikal etmiş durumda.
O, 6 aylık bebekse, ne yazık ki, yaşadığı travmadan dolayı sütten kesildi.

Bulunmalı o hayvanlar.
Cezalandırılmalı. Hem de en ağır şekilde.
3-5 ağaç için eylem yapan Geziciler oturup neye sebep olduklarını düşünmeli.
O eylemcilere, o protestoculara, o vandallara, o hainlere destek olan sanatçı görünümlü asalaklar da oturup düşünmeli, biz neyin ateşini harladık diye…
Ama gerek de yok.
Ellerine fırsat geçse bu ülkede inancını yaşayan ve toplumda daha çok söz sahibi olmaya başlayan dindarlara ne yapacaklarını gördük.

Bu mesele; ilk başlarda ağaç-yeşil-çevre meselesiydi belki… ama artık o noktada değil.
Bu mesele; Saylan gibilerin dediği gibi “bu devletin sahibi biziz, bizden izinsiz bu ülkede bir şey yapılamaz” hazımsızlığı ve “öteki” düşmanlığıdır.
Bu mesele; az olsun, öz olsun ama bizim kontrolümüzde olsun meselesidir.

Bir yanıt yazın